Geçtiğimiz yıl yaşanan bir olay, Türk toplumunun gündeminde derin izler bıraktı. Genç bir kadın olan Hilal, kaçırılma girişimi sırasında hayati tehlike atlattı ve saldırganı tarafından ciddi şekilde yaralandı. Saldırının ardından başlatılan yargı süreci, mahkeme sürecinin devam etmesiyle birlikte birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. Olayla ilgili kararın istinaf mahkemesi tarafından bozulması, mağdurların ve ailelerin adalet arayışlarını yeniden gündeme getirdi.
Hilal’in kaçırılma girişimi, genç kadının ailesiyle birlikte İstanbul’da yaşadığı sıradan bir günde gerçekleşti. Alınan bilgilere göre, Hilal, işten dönerken bir araç tarafından takip edilmeye başlandı. Hedef seçilen Hilal, annesiyle birlikte yürüyüş yaparken birden bire iki kişinin saldırısına uğradı. Saldırganlardan biri elindeki bıçakla Hilal’e ciddi yaralar açarken, diğer saldırgan ise insanları korkutma amaçlı bağırarak çevresindeki insanların müdahalesini engellemeye çalıştı. Bu korkunç saldırı da Hilal’in hayatına kast eden bir cinayet girişimi olarak kayıtlara geçti. Nihayetinde, olay yerine intikal eden polis ekipleri, zanlıyı yakaladı ve Hilal’i hastaneye kaldırdı. Olayın ardından açılan davada, yerel mahkeme zanlıya ağır ceza vermişti.
Yerel mahkemenin verdiği karar, saldırganın hayatının kalacak şekilde ceza almasını bekleyen çevrelerinde büyük bir memnuniyetle karşılandı. Ancak, daha sonrası için bu durum bir değişim gösterdi. Saldırganın avukatları savunma stratejilerini devreye sokarak, verilen cezaya itiraz etti. İstinaf mahkemesinin verdiği karar, ilk mahkeme kararını bozan ve zanlının cezasını hafifleten bir sonuç doğurdu. Bu durum, Hilal’in ve ailesinin kaygılarını artmakla kalmayıp, toplumda da infial yarattı. Olayın yaşamış olduğu travma olarak adalet arayışına devam edecek olan Hilal ve ailesi için yeni bir süreç başlamış oldu.
İstinaf kararının gerekçeleri arasında, delillerin yeterince değerlendirilememesi ve zanlının ruhsal durumunun göz önünde bulundurulmamış olması gibi noktalar dikkat çekti. Adaletin tecellisi adına verilen bu karar, birçok insanın 'adalet nerede?' sorusunu sormasına neden oldu. Özellikle sosyal medyada hızla yayılan olay, kadınların karşılaştığı şiddet ve tehditlerin ciddiyetinin bir kez daha gözler önüne serildiği bir örnek olarak değerlendirildi.
İstinaf sürecinin nasıl gelişeceği ve ilerleyen günlerde bu olayın toplumda nasıl yankı bulacağı merak konusu. Kadın hakları savunucuları, yapmış oldukları açıklamalarda, istinaf kararlarını eleştirerek, adil bir yargılama sürecinin garanti altına alınması gerektiğini vurguladılar. Ayrıca, bu tür saldırıların önlenmesi adına hukuksal önlemlerin artırılması gerektiğine dair çağrılarda bulundular. Hilal ve ailesinin içinde bulunduğu ruh halini anlayabilmek ve onlara destek olabilmek için sivil toplum örgütleri de harekete geçti.
Olay, sadece bir cinayet girişimi değil; aynı zamanda Türk toplumunun kadınlara yönelik şiddeti ile mücadelesindeki zaaflarını ve önlem eksikliklerini gözler önüne serdi. Bunun yanı sıra, yaşanan olaylar, kadınların yaşadığı tehditler ve şiddet vurgusu ile dikkat çekiyor. İstinaf mahkemesinin aldığı karar, bazı kesimlerin adalet sistemine olan güvenini sarsarken, bir diğer kesimde ise yeniden toplumsal farkındalık oluşturarak, ‘adalet arayışı’ olgusunu gündemde tutmaya devam ediyor. Ne yazık ki, benzer durumlarla karşılaşan kadınların ve ailelerinin yaşadığı mağduriyetin devam etmemesi adına atılacak adımlar büyük önem taşıyor.
Hilal'in hikayesi, kadınlara yönelik şiddetle mücadelede toplumsal farkındalığın artırılması ve adalete ulaşmanın ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterecek bir örnek olarak tarihe geçiyor. Dava sürecinin nasıl devam edeceği merakla beklenirken, adaletin sağlanması için kadın hakları konusunda mücadele eden her kesimin desteği büyük önem taşıyor.