Günlük hayatta karşımıza çıkan birçok olay, bazen durup düşünmemize neden olur. Ama hiç beklemediğiniz bir anda, sanal ya da bürokratik bir hata nedeniyle hayatınızı kaybetmiş gibi hissetmek ne kadar derin bir travma yaşatır? İşte bu alanda dikkat çeken ve aynı zamanda düşündüren bir hikaye, sağlık raporu almak için hastaneye giden 45 yaşındaki Kenan Yılmaz’ın yaşadığı gerçek bir olayı gözler önüne seriyor. Kenan, yedi yıl boyunca, resmi belgelerde ölüsü gibi yaşamak zorunda kaldı.
Kenan Yılmaz, 45 yaşında, sıradan bir vatandaş olarak hayatını devam ettirirken, iki yıl önce bir sağlık kontrolüne gitmek için hastaneye başvurdu. Ancak, burada yaşadığı durum hayatını alt üst etti. Doktorlar sağlık raporu için gerekli olan işlemleri gerçekleştirirken, Kenan’ın kimlik bilgilerine girdiği sistemde korkunç bir hata ortaya çıktı. Kenan, "ölü" olarak kaydedilmişti! Hastane yetkilileri, durumu bir yanlış anlama olduğunu düşündü, ama sorun çok daha derin ve karmaşık çıktı. Kenan’ın resmi belgelerde yedi yıl önce kaybedildiği tespit edildi!
Her şeyin bir hatadan kaynaklandığı bu durum, Kenan için sadece bir kağıt parçasının ötesine geçti. Sağlık hizmetlerine erişimi tamamen kesildi; bu süre zarfında hastane, sigorta ve diğer resmi kurumlarla mücadelesi, onu ruhsal anlamda derin bir buhrana sürükledi. “Yaşıyorum ama resmen ölü muamelesi görüyorum,” diyen Kenan, o dönemlerde yaşadığı çaresizlik ve hayal kırıklığını dile getiriyor.
Kenan, durumu düzeltmek için hukuk yoluna başvurmaya karar verdi. Öncelikle, resmi belgelerde "ölü" olarak kayıtlı olmanın kendisine getirdiği zorlukları sıralamaya başladı. İş bulmak bir kenara, hastaneye gitmesi bile ona büyük sorunlar çıkarıyordu. Kenan, devlet kurumları ile yapılan görüşmelerin karmaşık yapısından dolayı sürekli olarak engellemelerle karşılaştı. Resmi belgelerinin düzeltilmesi için girdiği süreç, en az bir yıl sürdü. Bu süre zarfında, en sevdiği aktivitelere, özel sağlık hizmetlerine erişiminden tamamen mahrum kaldı.
Sürecin içerisinde yaşadığı stres ve mücadele, Kenan için hayatında yeni bir dönüm noktasına evrildi. Annesi ve babası, böyle bir duruma düşmemesi için ona destek olmaya çalıştı. Ancak zaman ilerledikçe, Kenan hem ruhsal hem de fiziksel sağlık açısından çok zor günler geçirdi. Sonunda, hukuki süreçten gelen olumlu sonuç, Kenan’ın yüzünü güldürdü; resmi belgeleri nihayet düzeltildi, ama kaybedilen yedi yılın acısı faturasını ödeyecekti.
Bu trajik olay, sadece Kenan’ın hikayesiyle kısıtlı kalmadı. Kenan’ın yaşadığı bu durum, benzer hukuki sorunlarla başa çıkamayan diğer bireyleri de gözler önüne serdi. Türkiye'de benzer hataların sıklıkla yaşandığını belirten birçok avukat, bu durumun düzeltilmesi için güncel yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini savunuyor. Bir devlet kurumunun hatası nedeniyle mağdur olan insanların yaşadığı zorluklar, toplumda farkındalığı artırmayı amaçlayan kampanyaların gerekliliğini ortaya koyuyor.
Kenan, yaşadığı bu acı tecrübeyi sadece kendi hikayesi olarak görmüyor. Belki de yaşanan bu olay, bürokrasi içerisinde göz ardı edilen bireyler için bir arka planda yer alacak ve diğerlerine ilham verecek. “Bu tür sorunlar başkalarının da başına gelebilir. Belki de hikayemi paylaşarak, birinin hayatını hafifletebilirim,” derken, yaşadığı zorlukları bir toplumsal düzlemde ele almanın ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Sonuç olarak, Kenan Yılmaz’ın deneyimi, sadece bir bireyin başına gelen bir trajedi değil; aynı zamanda sistemin sorgulanması gereken boşluklarını ve sorunlarını gözler önüne seriyor. Bireylerin sağlık ve hakları için mücadeleleri, toplumsal bilinci artırma potansiyelini barındırıyor. Kenan’ın hikayesi, zayıf halkaların düzeltilmesi ve insanlara gerçek anlamda 'yaşama' hakkının tanınması gerektiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Kenan artık hayatının kontrolünü eline almış durumda; yakaladığı bu yeni başlangıç ile diğerleri için de bir umut ışığı olmayı hedefliyor.