Titanik, denizcilik tarihinin en trajik olaylarından biri olarak hafızalarda yer etse de, geminin batmazlığına dair ortaya atılan efsaneler de en az olayın kendisi kadar ilgi çekiyor. 1912'de Atlantik Okyanusu'nda meydana gelen bu korkunç kaza, yüzlerce hayata mal oldu ve bu olayın ardından Titanik, sadece bir gemi olmanın ötesine geçerek, bir sembol haline geldi. Fakat Titanik’in “batmaz” olduğu iddiaları ve bu iddiaların arkasında yatan gerçekler, günümüzde bile tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Titanik, döneminin en büyük ve en lüks yolcu gemisi olarak inşa edildi. White Star Line şirketi tarafından tasarlanan bu dev yapının batmazlığı, hem teknik özellikleri hem de günümüzdeki birçok efsane ile pekiştirilmişti. Titanik’in yapımında, dev geminin su almasını önleyecek şekilde tasarlanan 16 karşıt su geçirmez bölme bulunuyordu. Bu durum, kaptanı Smith'in Titanik’in batmayacağına olan inancını güçlü kıldı. Ancak bu inanç, aslında Titanik’in gerçek tasarım tablosu ile çelişiyordu. Geminin batmaması gerektiğini söyleyen uzmanlar, olası bir tehlikenin ne denli büyük olabileceğini göz ardı ettiler. O dönem kullanılan "Titanik, batmaz" ifadesi, aslında neredeyse bir halk hikayesi haline geldi. Bu olayın ardından, Titanik'in genel tasarımı ve mühendisliği üzerine çok sayıda spekülasyon ortaya çıktı. Yani geminin inşasında göz ardı edilen birçok önemli detay, ondan beklenen güvenliği sarsabilecek potansiyele sahipti ve bu yüzdendir ki geminin batma olasılığı her zaman vardı.
15 Nisan 1912 gecesi, Titanik'in buzdağı ile çarpışması, geminin batmazlığına dair tüm inançları yerle bir etti. Çarpmanın sesinin duyulması ile birlikte, geminin içindeki yolcular büyük bir panik içinde hareket etmeye başladı. O kadar ki, birçok yolcu, geminin gerçekten batarak hüsrana uğrayacağına inanamazken, bazıları kayıtsız bir şekilde yaşamaya devam etti. Bu beklenmedik olay ardından, Titanik’in yapımında yer alan mühendisler bile geminin bu kadar çabuk batacağını tahmin etmemişti. Gerçekten de, Titanik’in sonunu getiren çarpışma, bazı eleştirmenler tarafından modern gemi tasarımının sınırlarını zorlamak olarak değerlendirildi. Titanik’in lüksü ile tasarımı her ne kadar göz kamaştırıcı olsa da, bu olaydan sonra deniz seyahatlerinin güvenliği konusundaki standartlar ve düzenlemeler köklü bir biçimde değişti. Titanik’in batmasından sonra, gemi yapımında kullanılan malzemeler, güvenlik prosedürleri ve kurtarma botlarının sayısının arttırılması gibi birçok düzenleme gündeme geldi.
Sonuç olarak, Titanik’in batmazlık efsanesi, gerçeklikten oldukça uzak bir inanç olarak kayıtlara geçti. Tarih boyunca, Titanik kadar müşahhas bir örnek olmamış olmasına rağmen bu durum, deniz nakliyatına olan güvenin sorgulanmasına neden oldu. Titanik, sadece bir gemi trajedisi değil, aynı zamanda insanoğlunun doğa ve mühendislik karşısında yaşadığı kıyasıya mücadelenin de bir sembolüdür. Batmazlık iddiaları, insan psikolojisinin ve toplumsal inançlarının nasıl şekillendiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu trajedi, denizciliğin sınırlarını zorlayacak nitelikte hikayeleri ve dersleri içinde barındıran bir belgesel haline dönüşmüştür. Titanik'in hikayesi, yalnızca bir kazanın öyküsü değil, aynı zamanda insanlık tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir.